Header Ads

relax tone

Kaçak Saray, TOKİ ve Portekiz



Dün gazetelere topluca göz atarken, bir yandan AKP'nin seçim kaybetse de iktidardan gitmeye niyeti olmadığını, diğer yandan da toplumun ve devletin kurallarını çiğneyerek siyasal yamyamlık yapmanın sonucunda ülkenin nasıl yönetilemez hale geldiğini düşündüm.

Çiğdem Toker'in ortaya çıkardığı SADAT skandalı, bu siyasal iktidarın sıkıştığında nasıl zorbalıktan medet umduğunun yeni bir örneği… Böyle ‘paramiliter' örgütler kurarak kural tanımazlıkta her sınırı geçiyorlar.
Zaten geçen yıl da 7 Haziran'da iktidardan düşünce nasıl çamura yattıkları ve kuralları bir kez daha nasıl yok saydıkları görüldü…
MHP yönetimi gibi bir stepne olmasa kim bilir ne yapacaklardı.
* * *
Bir yandan da olağanüstü bir vurdumduymazlıkla halkın paralarıyla keyif ediyorlar… Bir de bunun zaten böyle olması gerektiğini söylüyorlar…***
Her taraf, usulsüz ihale haberleriyle dolu… Üstelik bu ihalelerle ilgili hiçbir yargısal karara da uymuyorlar…
Yargı kararlarını yok sayıyorlar.
Devlet yönetimini tam anlamıyla hukuksuz bir zorbalığa çeviriyorlar.
* * *
Devlet yönetiminin nasıl karmakarışık bir hale geldiğinin başka bir örneği de gene dünkü gazetelerde vardı: Suriyelilere vatandaşlık ve TOKİ evleri…
Konuyu kim ortaya atıyor? Ne yapıp edip kendi takıntısı olan ucube başkanlık sistemini ülkeye dayatma peşinde olan Recep Tayyip Erdoğan…
Ne diyor?
“Böyle olacağına, ilgili bakanlıklarımız, istihbarat teşkilatımız bir çalışma yapsınlar. Kamplar, evler, buralardaki insanlar bir gözden geçirilsin ve bu gelmiş olan Suriyelileri ülkemizin belli yerlerine yerleştirelim. Hatta gerekirse, TOKİ'nin elinde boş konutlar var…”
* * *
Anayasa'ya göre cumhurbaşkanının bu tür konulara girme yetkisi var mı? Yok…
Peki, ne diye giriyor?
Anayasa değişmediği halde başkan olduğunu sanıyor ya da sanmamızı istiyor da ondan… Ve suç işleyip duruyor.
Zaten ‘kaçak saray' ve bir türlü ortaya çıkamayan ‘orijinal diploma' da durumun hangi düzeyde ve nasıl gittiğinin açık ikrarı…
* * *
Anayasaya göre hukuksal düzeni korumakla yükümlü olan biri, anayasa, hukuk, kural dinlemeyince o ülkenin gideceği tek yer her alanda çöküntüdür.
Her konuda çökmeye başlarsınız… Nitekim de öyle oluyor.
O çöküntünün örneklerinden birini de futbolda yaşadık.
Siyaset futbola da burnunu sokunca, bol paralı bir sefalet yaşandı…
Bol keseden paralar dağıtıldı ve şampiyonadan elendik.
* * *
Peki, Avrupa Şampiyonu olan Portekiz'de durum nedir?
Orada da cumhurbaşkanını halk seçiyor ama parlamenter sistem ve kurallar tıkır tıkır yürüyor.
Cumhurbaşkanı hükümetin yetkilerini gasp etmiyor, ‘Beni halk seçti rejim değişti' demiyor, muhtarlarla güncel siyaset üzerinden gayrimeşru taktikler geliştirmiyor, futbola burnunu sokmuyor, devlet kesesinden yandaşlık imal etmiyor…
Böyle davranmayınca da saygınlık ve başarı geliyor.
Portekizli şampiyon futbolcuların iki misli prim alıp, ilk turda elenmiş olmak Türkiye'nin siyasal İslamcı yamyamlık tarafından nasıl yönetildiğinin başka bir alandaki resmidir bence.
* * *
Bir ülkenin nasıl yönetilmesi gerektiğine gelince, girin neredeyse bizimkinin aynı olan Portekiz Anayasası'nı okuyun, sonra da oradaki cumhurbaşkanının duruşuna bakın…
Aradaki farkı ve sonuçlarını göreceksiniz.


Mehmet Altan

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.